Bugün benim 47.yaşım.

Sağlık, duygularımız, düşüncelerimiz ve hareketlerimiz ile bir bütündür.

Bugün, doğum günümde ne kadar çok şeyi çocuksu bir merak ile taze ve yeni gözlerimle gördüğümü, isteklerimin, hayallerimin, yaşam amacımın tam olarak gerçekleştiğini, hoşuma giden ve gitmeyen tüm duygularımla, şimdi hayatımın renklerinin parlaklığını fark ettiğim hissini yaşıyorum.

Bugün, bu an’ı geçmişten hayal ettiğinizi hiç düşünür müsünüz?

Şimdiki an, geçmişin geleceği değil miydi?

Tıpkı geleceğin geçmişi olacağı gibi.

Yapacağım. Olacağım. İstiyorum. Zamanı gelecek.

Bir çoğumuzun şimdi yapmamak için kurduğumuz bahaneler, çok tanıdık değil mi?

Gelin hep birlikte aslında nelerin mümkün olduğuna bir bakalım.

Kabul etmek:

Çoğumuz, hoşumuza gitmeyen durumlar karşısında, fark etmesek te o duruma karşı bir direnme ve/veya o durumdan kaçınma davranışında bulunuyoruz. Bunlar aslında bizim ilksel dürtülerimizdir.

Hoşumuza gitmeyen herhangi bir durum hemen geçsin, gitsin ve bitsin diye, o halden çıkmak için çabalayıp duruyoruz. Bir süre sonra ne oluyor? Çabalarımız sonuç vermiyor ve biz vazgeçiyoruz.

Kabul etmek, aslında sadece içinde bulunduğumuz zamanın getirdiğini yaşamak demek. Yaşanan her ne ise 1 nefes sonra geçmiş olacak.

Zaman vermek ve beklemek:

Bazen kendinizi yaptığınız ve pişerken mis gibi kokan kekinizi fırının önünde beklerken bulur musunuz?

Her şeyin bir oluşum zamanı vardır. O zaman gelene kadar da yaptığımız davranış, beklemek. Bazen de sonuç almayı beklemeden beklemek. Kulağa biraz zor geliyor değil mi?

Sabretmek, katlanmaktan daha aktif ve güçlü bir davranıştır. İçinde hem kendimizde hem de karşımızdaki oluşan şeye karşı bir bekleyiş vardır. Her duruma müdahale etmek, kontrol etmek sonuç vermeyebilir.

Mutlu ve şefkatli olmak:

İnsan temelde mutlu olmak ister. Hepimizin hayalleri, umutları, yapabildikleri ve yapamadıkları var. Bunların sonucunda da mutluluk veya mutsuzluklar.

Aynı duyguları başkalarının da yaşadığını düşünmek nasıl hissettiriyor?

Bu soruyu düşündüğümüz kısacık bir an var, şefkatli olduğumuz o an.

Zor duyguların içinden nasıl arkadaşlarımız ile kolayca geçip gidebiliyorsak, benzer hisleri yaşayan diğer kişiler için de aynı şefkati göstermeyi fark edebiliriz.

Zihin:

Zihin, çabucak sonuca varmak isteyen ve sonuca vardığında bir yenisini isteyen muazzam çalışan bir beyin yapısıdır.

Yaşadığımız olumlu veya olumsuz her ne durum varsa, zihnimiz bu durumun içinden hemen çıkmak ister. Çıktığı her durumdan sonra da heyecanla yeni bir durumda bulmaz mıyız kendimizi?

Bu nedenle, zihnimizi sakinleştirerek biraz o deneyimin içinde kalmaya davet etmek, kendi dengemizi bulmamızda çok yardımcı olacaktır.

Hayal etmek:

Çocukken kurduğunuz hayalleri hatırlıyor musunuz?

Yeni hayaller kuruyor musunuz?

Hayallerimiz bizi ayakta tutan arayışlarımız ve amaçlarımızı oluşturur.

Arayışın sona ermesi depresyon, sürekli yeni şeyler aramak ta tatminsizlik yaratır. Bunun dengesi yine kendi iç görümüzde yatıyor.

Kendimizi biraz farklı kişilerin gözlerinden görebilsek, kendi sahip olduklarımızı fark edebilsek, kendi geçtiğimiz yolu değerlendirsek neler değişirdi?

Sağlık, duygularımız, düşüncelerimiz ve hareketlerimiz ile bir bütündür. Bilimin aydınlattığı yolda, hem danışanlarım çocuklarımın sağlığını, hem de kendi sağlığımı koruma ve iyileştirme misyonu ile, bütünsel yaklaşımla, kendime iyi bakma halinde olmaya çalışıyorum.

Belki size de iyi gelir.

Sağlıklı günler dilerim.

Dr. Sabahat Karakaşlılar